SİYAH ÖNLÜKLÜ ÇOCUKLAR

SİYAH ÖNLÜKLÜ ÇOCUKLAR

Hacıkasım Mahallesi...

Kurtuluş İlkokulu...

Önlüklerimiz siyah...

Hayatımız renkliydi...

Misket de oynardık

Top da...

Hacıkasım’ın dar sokaklarında

Kızlar ip atlarken

Araya girer oyunu bozar

Yağ satarım bal satarım

Derken mendilden

Tokmağı yerdik sırtımızda

İncirlerin mevsimini

Mandalinanın

Hangi bahçede olduğunu

Gülün mis gibi koktuğunu

Armudun sapı üzümün çöpü

Demeden kimin olduğunu

Sormadan, bir bahçeden diğerine

Meyvelerin tadını,

Mezgitin balıktan sayılmadığı,

Hamsinin irisi yoksa

Gübre diye tarlaya

Serildiğini

Kemerkaya’da, Ganita, Moloz’da

Sotka ve Faroz’da denize

Girildiğini

Ayasofya altında

Kuzguni siyahlıktaki Uzunkum’un

Romatizmaya

İyi geldiğini

Limanda denize girmek için

Çok ama çok büyümek

Uzunsokak’a çıkmak için de

"Adam " olmak gerektiğini

Bilirdik.

Küçük dünyamızın

Büyük hayalleri içinde.

Bu arada iki kere ikinin

Dört ettiğini,

50 kuruşluk harçlıktan

Harcadın mı 25 ini

Geriye 25 kaldığını,

Onla da beş simit alındığını

Bilirdi o siyah önlüklü çocuklar.

Bir de 23 Nisanlarda sevinip

10 Kasımlarda üzülmeyi...

Ramazanda teraviye deyip

İdmanocağı sahasında

Top oynamayı...

Sırf sahur yemeğini

Kaçırmamak için oruç tutmayı

Hoca teyzelerden fatihayı

Bayramlarda el öpüp harçlık

Almayı...

Bilirdik siyah önlükler

İçinde renkli yaşamayı...

Şimdi ne siyah önlükler ne

Mahalle

Ne de Kurtuluş İlkokulu...

Kaldı

Yıkıntılar arasında

Çocukluğumuz

Anılar yine siyah beyaz…

Uçurtmalar yok

Gökyüzünde.

Ne güzel

Ne de şanslı çocuklardık biz…

O zaman da bilirdik

Dünyanın döndüğünü

İki kere ikinin dört ettiğini...

Bilirdik yine kirazın ağaçta

Patatesin toprakta olduğunu...

Betonun yenmediğini